İslam’a göre insan, Kur’an ayetlerinde açıkça ifade edildiği üzere, “yaratıkların bir çoğundan üstün kılınmış, şan ve şeref sahibi yapılmış” “eşref-i mahlukat” olarak yaratılmış bir güzel varlıktır. Allah, “Doğrusu insanı en güzel bir biçimde (ahsen-i takvim üzere) yarattık….” buyurmaktadır. Akıl, kalp, ruh, duyu organları vb. pek çok görkemli özellikler ve vasıflara sahip olarak yaratılan insan bunun gereği olarak iman edip, salih amel (güzel işler) yapan bir hayatı kurmazsa, o zaman da Rabb’imiz, onu “aşağıların aşağısına çevireceğini” beyan etmektedir.
İşte bu tür muazzam yeteneklerle donatılarak ve eşyanın isimlerinin (bilginin) Rabb’i tarafından öğretilmesiyle diğer yaratıkların üzerine çıkarılıp şereflendirilen insan, “yeryüzünün halifesi kılınmak” suretiyle de gerçekten büyük bir onurla onurlandırılmıştır. Allah’ın yeryüzünde halife kılarak onurlandırmasının karşılığında insana yüklediği misyon, yeryüzüne Allah’ın hükümlerini egemen kılmak, bireysel ve toplumsal hayatı düzenlerken, dünyada her hangi bir tasarrufta bulunurken, öncelikle ve esas olarak sadece Allah’ın vazetmiş olduğu ölçü, ilke, değer ve normları benimsemek ve uygulamaktır. Dünya ve Allah’ın diğer yaratıkları üzerinde tasarrufta bulunurken, “Hududullah”ın yani Allah’ın koyduğu kuralların dışına çıkmamaktır. Aslında bunun anlamı, sadece Allah’a kul olmak, sadece O’na ibadet etmektir. Nitekim, Allah, “Ben cinleri ve insanları ancak (sadece) bana kulluk (ibadet) etsinler diye yarattım” ayetiyle hayatın temel gayesinin sadece Allah’a kulluk olduğunu beyan etmiştir. İnsanın mutluluğu yakalamasının da ancak ve sadece tüm evreni ve tüm insanları, yönetilenleri de yönetenleri de yaratmış ve hükmüne tabi olmaya çağırmış olan Allah’ın tek ve nihai otorite ve hüküm koyucu olarak kabul edilmesi ile mümkün olduğu vurgulanmıştır. Allah, yeryüzünde halife kılarak sorumluluk yüklediği insana, bu sorumluluğunu yerine getirebilmesi, dünyadaki tasarruflarında Yaratıcının rızasına uygun davranabilmesi için gerekli bilgi donanımını da lûtfetmiştir. Ona eşyanın isimlerinin bilgisini öğretmiş , bilgiyi elde etme ve anlama potansiyelini, hukuka riayet yani ahlak bilincini fıtratına yerleştirmiş, vahiyle de hukuk, hak, ödev ve sorumlulukların normlarını, hudutlarını, ölçü, ilke ve değerlerini bildirmiştir. İşte temel insan hak ve yükümlülükleri de bu çerçevede vahiyle bildirilmiş ve insanın uyması zorunlu bir şeriat kılınmış bulunmaktadır. Yine Kur’an açıklıyor ki, her insan, Rabbi, yaratıcısı olan Allah ile O’ndan başka ilah tanımayacağına dair bir misak (sözleşme) ve ahid yaparak ve Allah’la ahdinin ölçülerini potansiyel olarak fıtratında taşıyarak tertemiz bir fıtratla günahsız bir şekilde dünyaya doğmaktadır. Allah, kullarına, bu ahde sadakat göstermeleri, kendisinden başkasına itaat ve ibadet (kulluk) yapmamaları çağrısında bulunarak, kendisinden gayrısına (hevaya ve tağutlara) kulluk yapanların, Allah’ın hükümlerine değil de onların kurallarına isteyerek itaat edenlerin hüsrana uğrayacaklarını, azaba düçar olacaklarını ikaz etmektedir.
sonraki
« Prev Post
« Prev Post
önceki
Next Post »
Next Post »
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Blogger tarafından desteklenmektedir.
İfade iconEmoticon